Ünlü gökbilimci Carl Sagan’ın yıllar öncesinde altını çizdiği gibi: “Yaşam daima yolunu bulur”. Tabiatın, insan elinin yardımına ihtiyaç duymadan kendi kendine yetebilmesi pekâlâ mümkündür. En kısıtlı ortamlarda dahi yaşamın bir şekilde yolunu bulduğu, David Latimer’in 1960’lı yıllarda ortaya koyduğu bir deneyde geçerliliğini koruyor.
Şişe
bahçelerinin bir trend halini aldığı 1960’lı yıllarda Latimer’ın aklına bir
deney yapma fikri gelir. Evine getirdiği büyük hacimli bir şişenin içine tohum
yerleştirmeye başlar. Tohum, Tradescantia olarak bilinen telgraf
çiçeğine aittir. Tradescantia tohumlarını bir miktar gübre ve su ile
bıraktıktan sonra şişenin kapağını sıkıca kapar. Şişenin içerisine hava ve su
girmemesi deneyin ilerleyişi açısından çok önemlidir. Çünkü Latimer bu
deneyinde, bitkilerin kendi mikro evrenlerindeki en zorlu koşullarda hayatta
kalıp kalamayacağını öğrenmek istemektedir. Su ve hava olmadan bir bitkinin
yaşama tutunabilmesi pek olası gözükmez. Ancak deneyin aşamaları Latimer’ı
şaşkınlık içinde bırakacak bir düzeye doğru ilerlemektedir.
Şişe içinde
havasız ve susuz bir şekilde büyümeye devam eden çiçek, zaman içinde şişenin
bütün hacmini kaplayacak kadar yaprak açmaya devam eder. Latimer, sadece
1970’li yılların başında kapağı açarak su verdiğini açıklamıştır. Bu tarihten
günümüze kadar şişenin ağzı tamamen kapalı tutulmuş, bir nevi mühürlenmiştir.
Tradescantia, zamanla kendi ekosistemini oluşturmuş ve şişedeki mikro evreninde
büyüme devam etmiştir. Peki, bu durum nasıl mümkün oldu?
Bitki öncelikle gün ışığından aldığı enerjiyi fotosentez yaparak oksijen üretimini sağlar. Oksijenin üretilmesiyle birlikte ekosistemde nemlenme oluşur. Bitkinin su ihtiyacı bu nemlenme ile karşılanır. Yaprakların düşmeye başlamasıyla karbondioksit için uygun ortam oluşmaya başlar. Ayrıca yaprakların çürümesi bitkinin ana besinini alabilmesinin önünü açar. Telgraf çiçeğinin dış koşullardan izole bir ortamda hayatta kalabilmesinin formülü budur. Bu deney David Latimer’ın cam şişe içindeki mikrokozmosu olarak kayıtlara geçmiştir.
Deney
günümüzde NASA’nın dünya dışı gezegenlerde yürüttüğü çalışmalara ışık
tutmaktadır. Gerekli yaşam alanını oluşturabilmek için bitki ekosistemlerinin
gücünden faydalanılabileceği üzerinde duruluyor. Mars gibi gezegenler bu
ekosistem modeli ile insanoğlu tarafından kolonileştirilebilir.